A’dan Z’ye En Popüler Yazışma Uygulamaları

Giriş:

Yazışmanın hayatımıza girmesini sağlayan SMS teknolojisi, hücresel veri üzerinden çalışıyordu. Yapabilecekleri sınırlıydı. İnternet’in ve akıllı telefonların sazı eline almasıyla çıkan uygulamalar, adeta bir patlama yaşanmasına sebep oldu. Günümüzde ulaşılan çeşitlilik zaman zaman bıktırıcı ve takip etmesi zor olsa da, aslında her bir uygulamanın kendine has avantajları ve dezavantajları bulunuyor. Biz de iyisiyle/kötüsüyle dünyada en çok kullanılan yazışma uygulamalarını sizin için derledik.

En popüler uygulama, ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Bu harita 2018 yılında sadece iPhone kullanıcı verilerine dayanarak hazırlandı.

Bu farklılığın sebeplerine odaklanırsak ilk bakışta şu iki madde göze çarpar. 

1) İnsanların ilk karşılaştığı yazışma uygulaması olması.
2) Halihazırda kişinin çevresi tarafından yoğun şekilde kullanılıyor olması.

Bu iki madde de bizi aynı noktaya çıkarır. Alışkanlıkların gücüne.

Katılaşmış alışkanlıkları değiştirebilmek için mevcut rakibinden farklı bir şey sunmak zorunda olan yeni uygulamalar, alışkanlıkların gücüne çarpar. Zaten aşina oldukları ve artık onlar için kolaylaşmış bir arayüz kullanan insanları, başka bir uygulamaya geçirebilmek için iyi olmanız yetmez. Yeni bir ihtiyaç yaratıp, o ihtiyaca cevap olarak kendilerini sunmaları, hatta yeri geldiğinde de onları buna mecbur hissettirmeleri gerekir.

Alışkanlıklar mevcut en popüler uygulama için bile bariyerler yaratabilir. Uygulamada yapılacak her hamle ve yenilik, kullanıcılar tarafından tepkiyle karşılanır. Mavi tik’in sadece birkaç saat çalışmaması bile toplumda tartışmalar yaratabilir, insanların gündeminde üst sıralara çıkabilir, fikir ayrılıkları yaratabilir. Yapılan yenilikleri kabullenmesi de insanlar tarafından alıştıkları şeylere bir tehdit olarak algılanabilir, bu yönde olumsuz tavırlar geliştirebilirler. Whatsapp’a gelen Hikayeler özelliğinin, yoğun kullanıcılar ve gençler tarafından küçük görülmesinin, tercih edilmemesinin sebeplerini burada aramak yerinde olacaktır. İlginç olan ise, Whatsapp’ın Hikayeler özelliğini Instagram’dan bile önce eklemesidir. 

Şimdi dilerseniz bundan sonrasına uygulamalar özelinde devam edelim.

Whatsapp:

Whatsapp akıllı telefon için geliştirilen ilk anlık mesajlaşma uygulaması değil, ama çoğumuz için ilk. Türkiye’de neredeyse hepimizi, bugünkü anlamda yazışmayla tanıştıran Whatsapp, eski Yahoo çalışanları Jan Koum ve Brian Acton tarafından, 24 Şubat 2009’da kuruldu. Kurulduğu günden itibaren de hızlı bir popülerlik yakalayarak kısa sürede dünyanın birçok köşesine yayıldı. Aşağıda Whatsapp’ın kullanımının nasıl yaygınlaştığını gösteren bir grafik bulunmakta. Aylık kullanıcı sayısını gösteren veriler, şu sıralar 2 milyar sınırını aşmış durumda. 

 

Whatsapp'ın yıllık abone sayıları
Kısa sürede büyük bir popülerlik kazanan Whatsapp'ın aylık kullanıcı sayıları. Son ulaştığı nokta aylık 2 milyar.

Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla aynı paralel seyri izleyen Whatsapp’ın yaygınlaşması, bize bir ipucu veriyor aslında. İnsanların yazışma alışkanlığını büyük ölçüde Whatsapp’ın oluşturması bu durumun doğal bir sonucu. 2016 yılına kadar ücretli bir uygulama olan Whatsapp, kullanıcılardan yıllık $1 gibi bir ücret talep ediyordu. Hızlı yükseliş, uygulamanın ücretsiz olmasıyla birlikte kullanım artış hızında ciddi bir ivme yakalamasına sebep oldu.

Whatsapp’taki bugün çok alışık olduğumuz özelliklerin hayata geçme tarihlerini inceleyelim.

Whatsapp'ın ilk versiyonu böyle gözüküyordu.
  • 24 Ocak 2009: İlk versiyon basitçe sadece yazışabilmenizi sağlıyordu.
  • Aralık 2009: Fotoğraf ve video gönderebilme özelliği geldi. İnsanların paylaşımlarını buradan yakınlarıyla paylaşabilmesiyle günlük konuşmalarımızdaki yeri sağlamlaştı.
  • Nisan 2010: Grup özelliği eklendi, uygulama Android’e geldi. Daha geniş bir kitleye yayılmaya da böyle başladı.
  • Ağustos 2012: İnsanların hayatında daha fazla yer kaplamaya başlamasıyla, güvenlik endişelerini de beraberinde getirdi. Mesaj şifrelemesi başladı
  • Ağustos 2013: Sesli mesajlaşma özelliği geldi.
  • Şubat 2014: Uygulama Facebook tarafından 19 milyar dolara satın alındı.
  • Kasım 2014: Mavi tik hayatımıza girdi. Bir hafta sonra da bu özelliği kapatabilme ayarı aktif oldu.
  • Mart 2015: Sesli arama özelliği kullanıma sunuldu. Normal telefona ücretsiz bir alternatif haline geldi.
  • Ocak 2016: Whatsapp ücretsiz bir uygulama oldu.
  • Mart 2016: PDF dosyaları paylaşılabilir hale geldi. Bu yenilik, iş yazışmalarının artmasına sebep oldu.
  • 10 Mayıs 2016: WhatsApp, hem Windows hem de Mac için tanıtıldı. Bilgisayarlarımıza gelmesiyle mesai saatlerinde iş amaçlı kullanımı arttı.
  • Kasım 2016: Şahsi yazışmalara video görüşme özelliği geldi.
  • 24 Şubat 2017: Snapchat özelliği olan “Hikayeler” hayata geçti. Bu tarihte Instagram’da ve Facebook’ta henüz bu özellik bulunmuyordu.
  • Ekim 2017: Konum paylaşma özelliği eklendi. Bu noktada Whatsapp’ın kullanım amacı da inanılmayacak derecede çeşitlendi.
  • Temmuz 2018: 4 kişiye kadar grup sesli ve görüntülü görüşmeleri eklendi.
  • Ocak 2018: Küçük işletmelerin kullanımı için WhatsApp Business çıktı. Artık kurumsal hesapların da insanlarla konuşabilmesi mümkün hale geldi.
  • 25 Ekim 2018: WhatsApp’a çıkartma desteği geldi. İnsanların kendini ifade edebileceği bir alan daha açıldı.

Rahatça görülebileceği gibi, Whatsapp’a gelen her özellik, aslında bizim hayatımıza da geldi. Alışkanlıklarımızın şekillenmesinde rol oynadı.

Ancak Whatsapp için rakipsiz diyemeyiz. Onun dünyada yaptığını, ülke bazında yapan ciddi rakipleri bulunuyor. Whatsapp’ı tahtından etmek isteyen uygulamaların yaşadığı zorlukları, Whatsapp’ın da bölgesel olarak yaşadığını söyleyebiliriz. Her rakibinin farklı bir hikayeye sahip olması, bazılarının özel ihtiyaçlara cevap verebilen özellikleri Whatsapp’ın liderliğini tehdit eden durumlar.

Whatsapp’ın sahibinin Facebook olduğunu tekrar hatırlatmakta fayda var. Whatsapp’ın dünyadaki en büyük rakibi de zaten Facebook’un kendi yazışma uygulaması olan Facebook Messenger.

Facebook Messenger:

Sosyal medya devrimini yapan mesajlaşma özelliğinin öncelikle mobil telefonlar için çıkarılmış versiyonu. 
Facebook Messenger 2011’de çıktı. İnsanlar zaten aktif olarak kullandıkları Facebook’taki yazışmayı, artık her yerden kullanabilir ve takip edebilir hale geldiler. Böylece yeni bir alışkanlık geliştirmektense, zaten olanı geliştirmeleri yetti. Facebook Messenger popülaritesine işte böyle kavuştu. 

2016 yılına ait uygulama tercih oranları.

Facebook Messenger: ABD, Kanada, Almanya, Fransa, İsveç gibi ülkelerde şu an en çok tercih edilen uygulama olan Facebook Messenger’ı sayılarla inceleyelim.

  • Messenger ilk olarak Ağustos 2011‘de kullanıma açıldı
  • Messenger, ABD’de 2015’in en hızlı büyüyen uygulaması oldu (Nielsen)
  • Messenger, Facebook’un gelmiş geçmiş en popüler iOS uygulaması (App Annie)
  • Messenger, Android’de 1 milyar defadan fazla kez indirildi
  • İnsanlar her ay Messenger üzerinden arkadaşlarına 9,5 milyarı aşkın fotoğraf gönderiyor
  • Her gün Messenger üzerinden ortalama 5 milyonu aşkın GIF gönderiliyor
  • Her ay 900 milyonu aşkın insan Messenger’ı kullanıyor
  • Her ay insanlar ile işletmeler arasında 1 milyarı aşkın mesaj gönderiliyor
  • Messenger Platformu’nun kullanıma açılmasından itibaren Talking Tom, GIPHY ve Sound Clips gibi çok sayıda Messenger uygulaması 1 milyondan fazla kez yüklendi
  • Messenger’da görüntülü aramanın kullanıma açılmasından itibaren sadece iki gün içinde 1 milyon arama yapıldı
  • Messenger şimdiden dünyadaki tüm sesli aramalarının %10‘una tekabül ediyor
  • Facebook’taki işletmelere gönderilen mesaj sayısı, geçtiğimiz yıl içerisinde ikiye katlandı

    Sizin de görebileceğiniz gibi Facebook Messenger dünyanın en büyük ülkelerinde tercih edilen, en popüler olmadığı ülkelerde bile ciddi kullanım oranlarına sahip bir uygulama. Ancak şunun gözden kaçırılmaması önemli: İnsanlar aynı anda hem Whatsapp hem de Facebook Messenger kullanıcısı olabilirler, öyleler de.

    Türkiye için konuşursak, ülkemizde genel olarak x kuşağı (80 öncesi doğanlar) ve ondan da öncesi Facebook Messenger’ı tercih ediyor. Bu da sosyal medya mecrası olarak en çok Facebook’ta aktif olmalarıyla ilgili bir durum. 

    Y kuşağı (90 ve sonrası doğanlar) için ise Facebook büyük ölçüde “bazı” sürekli yazışmadığı kişilerle iletişime geçme aracı. Onun haricinde büyük Facebook gruplarında (İnterrail Türkiye gibi kitlesel gruplar, üniversite bölümlerinin grupları, bölgesel ilan grupları gibi) hala aktif olan y kuşağı bireyleri de Facebook Messenger’da oldukça aktif. Ancak görülebileceği gibi bu kullanım Facebook Messenger’ın kara kaşı kara gözüne değil, Facebook üzerinden sürdürülen iletişimin bir taşması. Aynı şey Instagram’da hatta tüm sosyal mecralarda geçerli. İnsanlar “hazır oradayken” buradan yazışmayı tercih ediyor. Buralarda ilerleyen sohbetin en çok kullanılan sohbet uygulamasına geçmesi hala söz konusu.

    Z kuşağı (2000 ve sonrası doğanlar) arasında ise kullanımı çok nadir. Çünkü onlar da Facebook’ta o kadar aktif değil. Büyük ölçüde Instagram ve Twitter kullanıcısı olan bu kitlenin ihtiyacını, bu uygulamalardaki yazışma bölümleri gayet karşılıyor, hatta kendi “DM kültürünü”, mizahını yaratıyor. Z kuşağı için, bu uygulamalardaki mesajlaşma bölümlerini dışarısı, asıl mesajlaşma uygulamasını da evin içi olarak gördüklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu uygulamalar onların dış dünyaya açılan kapısı. Burada samimi olunanlarla “Whatsapp’a geçmek” diye bir tabir olmasının sebebi de bu. “Facebook’a geçmek” diye bir şey olmamasının sebebi de bu.

    Facebook Messenger Lite’ın neyi eksik?
    Facebook Messenger’ın bir de Lite versiyonu bulunuyor. Facebook Messenger’ın zırt pırt uygulamaya özellik eklemesiyle hantallaşan ve tabiri caizse telefonları köstüren, hayata küstüren Facebook Messenger’ın sadeleştirilmiş versiyonu. Şu an daha çok interneti yavaş ülkelerde veya yavaş telefonlarda tercih ediliyor. Tabii normal uygulamadaki özelliklerilerin çoğunu kullanmayanların da tercihi olabiliyor. Peki Facebook Messenger Lite’ın farkı ne?

    Uygulama Boyutu: Messenger hafızada 300 mb civarı yer kaplarken, Lite 50 mb civarı yer kaplıyor. 

voip görüşmesi yaparken, 1 dakikada harcadıkları data miktarı:

 

facebook messenger: 333 kb

line: 375 kb

viber:493 kb

tango: 614 kb

discord: 645 kb

hangouts: 681 kb

whatsapp: 740 kb

skype: 875 kb

google duo: 900 kb

 

Telegram:

Telegram ilk kurulduğunda, geliştiricileri herkese bir çağrı yaptı. İki kurucu şifreledikleri yazışmalarını internete koyarak, bu mesajları çözebilene $200.000 ödül vadettiler. Telegram’ın öne çıktığı özelliği, güvenliğiydi. Şifre kırılamadı ancak çok büyük bir güvenlik açığını keşfeden birine $100.000 ödemek zorunda kaldılar. Bu olay Telegram’ın hikayesini de çok güzel özetliyor. 

Aynı zamanda Rus Facebook’u diyebileceğimiz VK’nın kurucusu olan Pavel Valeriyeviç Durov’un yazışma uygulaması olan Telegram’ın hikayesini daha detaylı öğrenmek isterseniz şu sizi şöyle alalım:

  • Telegram kişisel bilgilerin gizliliğinin çok önemli olduğu bir ülkeden çıktığı için bu konuda daha hassas görünüyordu. Ancak diline güvenlik ve gizliliği bu kadar dolamış bir uygulama için gereklilikleri yerine getiremediği bir çok söz verdiği aşikar. Telegram ilk çıktığında uçtan uca şifrelemeyle Whatsapp’tan ve diğer yazışma uygulamalarından farkını ortaya koymuştu. Ancak diğer uygulamaların da bu özelliği kısa sürede devreye sokmasıyla Telegram’ın bu konudaki tahtı sağlam derecede sallandı. İlginç olan, insanların diğer uygulamalara bu sebeple güvenmesi değil, güvenmemesiydi. Yazışmaların, yazışan iki kişi arasında şifrelenmesi ve yazışmaların sunucularda bulundurulmaması, Telegram’ın iddiasıyken insanlara çok mantıklı gelmişti. Ancak Facebook Messenger ve Whatsapp’ın aynı teknolojiyi kullandığını iddia etmesiyle birlikte insanlar bu uygulamaların tamamen güvenli olduğunu düşünmek yerine “Telegram da fasa fisoymuş meğerse” diye düşündürttü. Bu konulara dikkat eden insanlar için, Facebook gibi sabıkalı bir şirketin hayata geçirdiği bu özellik, Facebook’a bu konuda güven duymalarına değil, aynı özelliği kullanan Telegram’a duydukları güveni sarstı. İnsanlar da bu sebeple en iyi uygulamayı değil, ehveh-i şer’i arar oldu. Her uygulama onların verilerini işliyordu, ama hangisine daha çok güvenebilirdi?

Telegram’ın gizlilik vaadinin altını doldururcasına kullanıcılara sunduğu farklı bir özellik daha vardı. Bir Telegram kullanıcısı isterse anonimliğini koruyabiliyordu. Telefon numarası vermek zorunda değildi. Ülkemizde de güvenlik amacıyla kullanımının ardından asıl patlamasını da tam bu sebeple yaptı. Telegram’da bulunan bazı özellikler sebebiyle bazı tematik gruplar Telegram’da kuruldu.

 

  • Telegram’daki gruplarda kişi sınırı bulunmuyor. Daha doğrusu bulunuyor da bu sınır 200.000 kişi kadar 🙂
  • Dosya paylaşımı konusunda Telegram fersah fersah iyi. 2 GB’a kadar dosya paylaşımını destekliyordu.
  • Mesajlarınızı gönderdikten sonra düzenleyip herkesten kaybolacak şekilde silebilme imkanı sunuyordu.
  • Çoklu hesap desteği.

    Şahsi fikrime göre asıl farkı yaratan özellikler bunlar oldu, ama Telegram’ın avantajlarını daha detaylı öğrenmek isterseniz şuradan okuyabilirsiniz:
    https://telegram.org/faq/tr?ln=f#s-telegram-gruplarini-farkli-yapan-nedir

İddia, Bitcoin, borsa gibi grupların Telegram’da kurulması da hep bu sebeplerleydi. Genelde çok büyük lafların altına girmek isteyip bu lafların sorumluluğunu almak istemeyen grup kurucuları adının ve kimliğinin gruptakiler tarafından görülür olmasını istemediğinden bu ve benzeri grupları hep Telegram’da kurmasıyla ülkemizde de bu yazışma uygulamasının kurulumu arttı. Ardından da grupların kullanımı bırakılsa bile, Telegram telefonlara kurulduğuyla kaldı. Telegram da bu süreçte yurdum insanı için bir nevi “arka kapı” işlevi kazandı. Metresiyle birlikteyken duşa girdiğinde Whatsapp’a girilebileceği ihtimalini düşünen iş adamları da, Facebook gruplarının grubu olsun isteyenler de, biraz daha rahat hissetmek isteyen gizli işler çeviren insanlar da Telegram’ı bir şekilde kullanır oldu. Çünkü arada Telegram’dan yazan tanıdıkları vardı. Bu da birçok şey için yeterliydi. Çeşitli Instagram ve Facebook hesaplarının “Telegram grubumuza bekleriz” duyuruları, bu yan etkiye sebep oldu.

Tam bunlar yaşanırken, ilginç bir şey oldu. Paralı Whatsapp grupları ortaya çıktı. Telegram’ın sağladığı Süper Gruplar özelliğindeki insanların da elendiğinde barındırdığı cevher keşfedildi. Sınava hazırlık gruplarıyla başlayan bu trend, halihazırda bulunan üstte bahsedilen tematik gruplara da sirayet etti. Artık bu gibi grupların kurucuları, verdikleri hizmetleri özelleştirince kitlesini de özelleştirmenin faydalarını tattı. Gruplarına çok fazla insanın girmesi güzel bir şeydi, ancak grup üyelerinin kendilerini özel hissetmeleri paha biçilemezdi ve paraya çevrilebilirdi. Bu yüzden Whatsapp’ta bulunan kişi kısıtı, artık bir kısıtlamadan öte aranan bir özellik oldu. Paralı Whatsapp Gruplarıyla ilgili detaylı bilgiye aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

https://www.itohaber.com/koseyazisi/202384/whatsapp_gruplarinin_isleyisi_uzerine.html

https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/turkiyenin-parali-whatsapp-gruplari-5094470/

İşte bu Whatsapp gruplarının beslendiği kaynak Telegram grupları oldu. Hala da öyle. Çünkü bu üyeler zaten bu şekil bir grup kullanımına aşinaydı. Telegram grubunun faydasını görüp daha fazlasını isteyenlerdi. Daha önce hiç böyle bir gruba girmemiş biri için, bir Whatsapp grubuna katılmak amacıyla para ödemek ciddi bir bariyer oluşturabilirdi. Ancak zaten Telegram grubunda bulunan kişilere bu çağrıyı yapmak daha kolaydı.

Yandex Arama Motoru, YandexNavi gibi Rus hizmetlerine sempati duyan kitlenin de Telegram’ı aktif kullanmasıyla bahsi geçenlerin sayısı gün geçtikçe büyüdü. Aşağıda bulunan grafikte, yıllara göre Telegram kullanıcılarının artışı net bir şekilde görülebilir.

 

Günümüze kadar Telegram’ın hikayesi genel olarak böyle. Dünyada internetle çok haşır neşir bir millet olan Rusların bile 2019 yılından itibaren Whatsapp’ı Rusya’nın en popüler uygulaması haline getirmesiyse şaşırtıcı. Şu anda Telegram’ın en popüler olduğu ülkeler, 

WeChat:

WeChat’ten bahsetmeye başlamadan önce, biraz Çin’in teknoloji serüveninden bahsetmekte yarar var.

Uzun yıllar boyunca Çinliler bir şeylerin çakmasını yapma konusunda ilk akla gelen milletti. Yeni bir icat çıktığında, daha kötüsünü, daha ucuza yapabilme yeteneğine sahiptiler. Küçümsemek için demiyorum, onu da yapamayanlar vardı. Bu durum 2000’li yıllara kadar sürdü.

Sonra internet ve bilişim teknolojileri hayatımıza girmeye başladı. Aslında Çin altyapı olarak ihtiyacı olan her şeye sahipti. Ancak bu yeniliklerin en büyük itici gücünden mahrumdu: Özgür düşünce. Çin’den yeni fikirler, icatlar çıkmıyordu. 10-15 kişi Harvardlı zengin bebesinin duş alırken, çöp atarken aklına gelen fikirler, 1 milyar adamın aklına gelmiyordu. Radyo denen kutuya on yıllarca bakıp bakıp, işçilerine pirinci basıp basıp daha ucuzunu yapan adamların aklına nasıl radyoya görüntü eklemek gelemiyorsa, aynı tas aynı hamam devam ettiler. İlk telefonlar ve bilgisayarlar çıktığında da bu devrimin lideri olma gibi bir iddiaları yoktu, olamazdı da. Ama çok güzel amelesi olurlardı. 

İlk telefonlar çıktığında, ilk çakmaları da bu abilerden çıktı. Ama yeniliğe kafaları basmayan adamın yapacağı telefon da nasıl olacaktı ki? SIMcard diye bir şey vardı, onlar da iki SIM kartlısını çıkardı. Telefonu biliyorlardı, radyoyu biliyorlardı, ünlü markaların telefonlarına radyo eklediklerinde onların mantığında daha iyisini yapmış oluyorlardı. Yetmiyordu üstüne bir de TV izleyebiliyordunuz. Yenilik yok ama hizmet gırla. Daha akıllı telefon denen şey yoktu. Nokia, Motorola gibi firmalar parçalarını Çin’den alıyordu, kendi ülkesinde birleştiriyordu. Rekabet o kadar çetin değildi. Telefon sektörü bu kadar fokurdamıyordu. Ama bu ortamda bile 2007 boyunca dünyada üretilen tüm telefonların %25’i Çin’de üretiliyordu.

Sonra rekabet kızıştı. Akıllı telefonlar çıktı, internet cebe, böylelikle hayatın her alanına girdi. Parçaları Çin’den getirmektense direkt orada birleştirmenin sağladığı fiyat avantajı, avantaj olmaktan çıkıp zorunluluk halini aldı. Yaşanan dijital devrimle birlikte öyle bir ortam oluştu ki, her şey çok kolay kopyalanabilir hale geldi. Her ne kadar öyle olduğu iddia edilse de bu aşamadan sonra yeni fikir üretmenin çok da önemli olmadığı yıllar geldi. Örneğin bir uygulama tuttuğu zaman çakması rakip şirketler tarafından yapılmaya başlandı.

Facebook vardı, Google defalarca çakmasını yaptı.
Google’ın haritaları vardı, rakipleri de kendilerininkini çıkardı.

Ufak bir telefon uygulaması çıktığında bile sayısız çakması direkt markete yükleniyordu. 

Artık insanların sürekli kullandığı ne varsa, dev şirketler de kendisininkini yapmaya başladı. Hiç de gurur falan yapmadılar. Bu da dünyanın çakmacıbaşısı Çin’in iyiden iyiye amele olması anlamına geliyordu. Onlar da yapabileceklerini yaptılar: yazılım alanında zor kullandılar, donanım alanında kafayı kullandılar.

Artık kendi markalarını yaratmaya başladılar. Komünist Parti tarafından yönetilen Çin, haysiyet değil maddiyat takılmaya başladı. Yazının başında bahsettiğim daha kötüsünü, daha ucuza yapma yeteneklerini evirmek zorunda kaldılar. Daha iyisini, daha ucuza yapma iddiaları vardı. Zamanında radyo da dinleyebildiğin Nokia 3310’u yapan mühendis ortalara çok çıkmazdı, bununla da gurur duymazdı. Ancak o adamın Huaweili oğlu bugün yeni modelini tanıttığı sunumda çatır çatır ekran kalitesinden bahsedebiliyorsa sebep budur. Dikkat ettiyseniz hala yeni bir fikir bulma konusunda çok noksanlar. Sadece artık gerçekten daha iyisini yapmaya çalışıyorlar. 

Bu telefonlarda kullanılacak uygulamaların daha iyisini yapabildiler mi peki? Maalesef. Veri güvenliğinin de bu kadar önemli hale gelmesiyle, 1.5 milyarlık tebaasını zaptetmek zorunda olan Çin devleti işi baştan sıkı tutarak kendi alternatifini yarattı. WeChat. Dünyaya açılan Çin, uygulamalar konusunda kapalı kalmayı sürdürdü.

Bu kadar tarih dersi yeter. Konumuza dönelim.

Çin’de yaşanan tüm bu değişimlerin ürünü olan Tencent gibi devasa bir bilişim şirketi ortaya çıktı. Bu şirketin ürünü olarak da 2011 yılında WeChat doğdu. En temelde insanların haberleşmesini sağlaması, ona yepyeni kapılar açtı. Fazla bir rekabete girmeden ülke çapında hızla yaygınlaştı.

WeChat'in çıktığı günden 2018'e kadarki kullanıcı artışı.

Çin’de devletin de desteğini alarak çok acayip bir uygulama halini aldı. Bir mesajlaşma uygulaması olan WeChat’in en dikkat çekici özelliği, Çin’deki insanların eli kolu olması. Bir sosyal medya uygulamasının değil de yazışma uygulamasının bu hale gelmesi ise şaşırtıcı değil. Çin’de insanlar ödemelerini de WeChat üzerinden yapıyor, yeni insanlarla tanışmasını da WeChat üzerinden yapıyor. Sosyal medya uygulamalarının kullanım alanları daha kısır, ancak yazışma uygulamalarını insanlar hayatının her alanıyla ilgili işlerini görürken zaten kullanıyor. Whatsapp ve Messenger’ın şu an dünyada yapmaya çalıştığı da, WeChat’in Çin’de yaptığı aslında.

Pazarlama dünyasında kültürel farklılıklar sebebiyle doğu ve batı arasında bir fark bulunur. Batı ülkelerinde marka kabulü insanlar için daha kolaydır, o yüzden genelde bir ürünü veya hizmeti farklı marka olarak görürüz. Coca Cola’nın portakallısı Fanta’dır. Çin, Japonya gibi ülkelerde ise işler daha farklıdır. Mitsubishi mutfak robotu da vardır, klima da, uzay mekiği de, kepçe de… Dünyanın ağırlığı doğuya kaydıkça da bu trendin batı tarafından da avantajlarını görülmeye başlandı. İnsanların yeni bir uygulama ya sürekli girmelerini sağlamaktansa, hep girdikleri uygulamada yeni bir özellik kullanmalarını sağlamak daha kolaydı. Batı dünyasına bu ilhamı WeChat verdi.

Ancak ne WeChat’in dünyada başka ülkelerde kullanılma ihtimali gözüküyor (çok büyük bir yenilik yapmaları gerekir ve alternatifsiz olmaları gerekir, o yeniliği bulacak ortam da Çin’de yok.) ne de başka bir ülkenin uygulamasının Çin’de popüler olma ihtimali gözüküyor. Çünkü direkt yasaklıyorlar. Dünyada gördükleri muamele de tabii bu oluyor. Çin’de yaşamayan Çinlilerin bu ülkeyle olan en büyük bağı da WeChat. Ve Hindistan, ABD gibi ülkelerde yasaklanmış durumda. Bu durum biraz Osmanlı’nın sınırlarını güçlü devletlere dayamasıyla artık tadının kaçmasını andırıyor. Ülkeler belirli bir doygunluğa gelmiş yazışma uygulamalarını siyasetin bir kozu olarak kullanmaktan çekinmiyor. 

Mesela alın buradan yakın:
https://www.webtekno.com/turkiye-alipay-ve-wechat-pay-gibi-odeme-yontemlerini-kabul-etmeli-h64141.html

Neyse konumuza dönelim. Bir yazışma uygulaması olan WeChat ile neler yapabilirsiniz? Ekşi Sözlük’ten ‘cok testisli adam” çok güzel anlatmış.

Gittiğiniz her barda, restoranda hesabı bu uygulama üzerinden mekanın QR kodunu taratarak ödeyebilirsiniz.

Uygulama üstünden para transferi çok kolaydır. Arkadaşlarınıza mesaj gönderir gibi para gönderebilirsiniz. Zaman sınırı olmadan, Havale/EFT ücreti olmadan para anında karşı tarafta.

 

Mekanlara gittiğinizde çoğu yerde menü verilmez. Masadaki QR kodu taratıp menüyü görüntülersiniz, siparişi de yine oradan verirsiniz.

Taksiye bindiğinizde parayı yine bu uygulama üzerinden ödersiniz. Sadece taksimetrenin yazdığı kadar ödeme yapabileceğinizden kazıklanır mıyım gibi bir derdiniz olmaz. Taksici bindiğiniz anda taksimetreyi açmak, ne kadar yazdıysa o kadar almak zorundadır. Uygulama sayesinde hepsi kayıt altında.

 

Fotoğraf, video, yazılı içerik ne isterseniz paylaşabilirsiniz. paylaştığınız içeriğe yapılan beğenileri ve yorumları sadece siz ve yorumu yapan kişiyle ortak arkadaşlarınız görebilir.

Sesli arama, görüntülü konuşma hepsini yapabilirsiniz. Whatsapp gibi yok mavi tik, son görülme gibi özellikler yoktur. Mesajı okudum hemen cevap vermem lazım gibi sorumluluklara girmezsiniz.

Yeni biriyle tanıştığınızda numarasını almak yerine WeChat QR kodunu taratıp arkadaşlarınıza eklersiniz. Telefonun rehberi işlevini kaybetmiştir. 

Kısacası bizim için Facebook, Twitter, Instagram, Whatsapp, BiTaksi, Tinder gibi ne uygulama varsa hepsinin yerine sadece bunu kullanırlar. Uygulamanın tek kötü yanı ise devlet kontrolünde olmasıdır. İhtiyaç anında bütün WeChat gelmişinizi geçmişinizi sorgulayabilirler. Kimle kaç dakika konuştuğunuzu, kime günaydın mesajı gönderdiğinizi, donunuzun rengine kadar her şeyi öğrenebilirler. Birçok özelliği de Whatsapp ve Messenger tarafından kopyalanmak üzere hazır bekliyor. Bu maddeleri okurken biraz da geleceğimizi okuyor gibi hissetmekte fayda var.